Beni okuyorsanız eğer, buralara kadar ulaştıysanız yani, sizin de bu
ortamda dostluk ve sevgi aradığınızı ya da er geç arayacağınızı
düşünüyorum...
Birbirimizi görmeden, tanımadan ve sadece "hissederek" yürüttüğümüz
dostluk ilişkisi yaşamımızdaki diğer ilişkilerden çok farklı gelişiyor..
Gerçek yaşamda önce fizikleriyle, giyim kuşamlarıyla, sonra da
fikirleriyle ve yaşam görüşleriyle, zihinleriyle tanışırız insanların..
Oysa burada, sanal ortamda, önce fikirler ve görüşler ön plandadır,
birbirimizi zihinlerimizle tanırız, severiz (ya da sevmeyiz :) ) ve
bazen de tanımak isteriz, görüşür tanışırız....Değer verir, dost oluruz..
Çok sevdiğim bir şair ve filozofun, sözlerini paylaşacağım sizlerle:
"Dostunuz size aklından geçenleri açıklarken ne 'hayır' ı ne de
'evet' i ona söylemekten korkmayınız.
Ve o sustuğunda yüreğiniz onu dinlemeyi sürdürsün; Eğer dostun senin
içindeki denizin alçalacağını bilmek
zorundaysa, bırak yükseleceğini de bilsin.. Yalnızca zaman öldürmek için
aranılan dost nedir ki ?
O, sizin ihtiyacınızı karşılamak içindir, yoksa anlamsız boşluğunuzudeğil..
Ve dostluğunuzun uyumunda bırakın kahkahalar yükselsin ve zevkler
paylaşılsın, gözyaşları sevgiylesilinsin..."
Bazen bu büyü bozulmasın diye, dürüst olamadığımız için, bu
tanışmayı istemeyiz.Karşımızdakinin dürüstlüğü veya bizimki, bir şekilde
kafamızda hep dürüstlüğü sorgularız, güvenmek isteriz yazılana,
dostlarımıza.... Gerçekten o kişi mi...Gerçekten böyle mi düşünür...O mu
gerçekten bizim etkilendiğimiz...Sevgi duyduğumuz...Yoksa yalan mı bize
söyledikleri....yoksa ... yoksa... bize sevgiden bahseden, yüce
duyguları bayrak etmiş kişi, evinde eşini veya çocuklarını döven biri
mi? En azından, insanları iddia ettiği kadar sevmiyor olabilir mi? Zaman
içinde tanıdıkça kuşkular başlayacaktır...
Hiç kimse yalanı sürekli sürdürecek kadar zeki değildir...Ve hiç
kimse de bu yalanlara sonsuza kadar inanacak kadar saf değil...
Dürüstlük, özgürlük demektir ve özgürlük kısıtlanmamalıdır asla...
"Özgürlüğünüz, kendisine vurulmuş olan zincirlerinden kurtulduğunda,
daha büyücek bir özgürlüğe zincir olur..."
Sürdürmeye çalışacağımız yalan, hatırlamak zorunda olduğumuz uydurma
kişilik en çok kendimizi rahatsız edecektir bir gün.....insan
karşısındakini bir süre aldatabilir belki...hatta uzun bir süre de bunu
devam ettirebilir...Ama, kendini kandıramaz, bunu hep
sürdüremez...Sürdürürse, kişilik sorunları başlayacaktır, yarattığı
kahramanı yaşatmaya çalışırken, kendisini yaralamış, hatta
öldürmüşolabilir...
Ne kaybederiz oysa, ne olur boyumuz kısa veya uzun ise, zayıf veya
şişman isek....Sağlığımız yerinde veya değil ise...Eksiklerimiz
varsa...Paramız olsa veya olmasa...Veya o filmi görmemişsek, o şiiri
duymamışsak....Ya da o ülkeye gitmemişsek...Sesimiz güzel değilse...O
konuya yabancı isek....Söylediğimiz yaşta değilsek...Manken-fotomodel
bir kadın veya atletik vücuda sahip bir erkek değilsek..Ya da
yaşamımızda olmadığını söylediğimiz birileri varsa...Ne farkeder dostluk
adına..Yalanların esiri olarak yaşamak ve bir gün her şeyden
kaçmaktansa, dürüst olmayı denesek dostlarımıza ve
kendimize...Yarattığımız dünyanın birgün başımıza çökmesindense....Daha
kötüsü, bir başkasının dünyasınıyıkmaktansa....
"Tıpkı okyanusun sahilinde durmadan kumdan kaleler yapan ve sonra da
bir vuruşta gülerek yıkıveren
çocuklar gibi. oysa sizler kumdan kaleler yaptıkça okyanus sahile daha
çok kum yığmaktadır ve yaptığınız kaleleri yıktıkça okyanus sizlere
gülmektedir..."
Kendine mükemmel bir kişilik yapmak çok kolay.. Zor olan, olduğunu
dürüstçe olabilmek... En acı gerçeğin bile en güzel yalandan üstün
olduğunu hatırla.. Dürüstlük temelinde oturan dostlukların daha değerli
ve uzun ömürlü olacağını ta içinde biliyorsun...Unutma,uzun vadede
dürüstlük her zaman galip gelecektir... Kendini zor olsa da, acı olsa
da, kabullen... Çünkü sen biriciksin, çok değerlisin. Sonradan acısını
çekeceğin hayalleri oluşturma..
"Acınız, idrakinizi kaplayan kabuğun kırılmasıdır. Nasıl ki, bir
meyvenin yüreğinin güneşi görebilmesi için kabuğunun çatlaması gerekir,
acı da sizin için öyledir. Kalbinizi güncel yaşantınızın mucizelerine
hayran tutabilseydiniz, acınız mutluluğunuzdan daha az görkemli olmazdı.
Tıpkı tarlalarınızdan geçip giden mevsimler gibi, yüreğinizin
mevsimlerini de kabul edebilseydiniz, Pişmanlık ve üzüntülerinizin
Kış'ında çevrenize huzur içinde bakabilirdiniz...
Acılarınızın çoğu kendinizce seçilmiştir. İçinizdeki hekimin
hastalıklı benliğinizi tedavi amacıyla verdiği tatsız ilaçtır... Bu
nedenle, içinizdeki hekime güvenin ve uzattığı devayı sükunetle ve
yatışarak için.."
Karşındakine güvenmek istiyorsan,dürüstlük arıyorsan, önce kendini
güvenilir kılmalısın. Bunun da yolu bir; acı da olsa, zor da gelse
kendinle tanış ve bize seni sun.. Çünkü biz seni seviyoruz, klavyenin
tuşlarındakini sahte dostu değil, sadece ve tam da şu halinle seni...