ÖDÜL SAÇLARIMA KOYDUĞUN BUSEYDİ Yemeğimiz bittikten sonra, dışarı çıktık. Elimi tutup yağmur birikintilerinden atlatmaya çalıştığında, "Unuttun mu ben kaza geçirdim, böyle atlayıp zıplayamam" demiştim. Akıl edemediğini söylüyordun. Yağmur damlaları tüm makyajımı bozduğunda, senin beni beğenmeyeceğinden korkup, bundan ne kadar nefret ettiğimi söyledim. Sanki ne düşündüğümü anlamışsın gibi bana sarılıp, "Ben seni böyle de beğeniyorum" demiştin. Daha sonrada defalarca söylediğin bu cümleyi neden hep biz yalnızken söylerdin, bunu hiç bilemedim. Sen yağmurdan ıslanan gözlerimden öptükçe, sana daha çok sarılıyordum. "Hadi eve gidelim" dediğinde neler olabileceğini düşünmeden kabul ettim. Evdeyken sen koltukta uzanıyordun. Bende yanındaki koltukta oturuyordum. Antrenin ışığı, odanın içine düşüyordu. "Hadi yanıma gel" dediğinde önce ne yapacağımı bilemedim. Sonunda sen ve yüreğim kazandı. Bu sefer kendimi özgür bırakmıştım. Sanki daha önceden biriyle öpüşmüşüm gibi rol yapmak istedim ama seni inandıramadım. "Tanrım sen daha önce hiç öpüşmemişsin" Rol yapmam anlamsızdı. Ne yapalım dediğimde hınzırca gülümsedin. "Ben sana öğretirim" dedin. Sonra bir süre konuştuk. Kaza geçirdiğimde hastahanede seni sayıkladığım kulağına gelmişti. Bana inanmıyordun. Sence rol yapıyordum. Bende istediğine inanabileceğini söyledim. Bu şehirde onca erkek varken en yanlışını seçmiş olduğumu da ekledim. Birileri birinden intikam alıyordu ama bu hangimizdi bilmiyorum. Artık geri dönüş saatimiz yaklaşmıştı. Seninle kalmamı istedin ama yapamadım. Aynada rujumu sürerken gözlerime baktım. Yıldızlar oynaşıyordu, sanki çok önemli bir şeyi başarmıştım. tam hazırlandığımız anda sana dönüp, hadi dans edelim, dedim. Evdeki tüm ışıklar sönüktü. Olduğumuz yerde dans etmeye başladık. Sokak lambasının ışığı vuruyordu odaya. Hızlı bir şarkı söylemeye başladın. Daha yavaş bir şey istediğimde hiç bir zaman kimin seslendirdiğini söylemediğin bir şarkı tutturdun. Tek bir cümle anlamıştım. "what ı do dears" O romantik şarkı eşliğinde ilk ve son dansımızı yaptık. Sana sarılmak, başım omzunda, elim kalbinin üzerinde dans etmek dünyanın en zevkli şeyiydi. Kalp atışlarımız birbirine karışmıştı. Tüm kainat susmuş gibi hissediyordum. Bir an dudaklarımızın aynı anda buluştuğunu gördüm. Gece, sen ve kafesteki muhabbet kuşu dışında hiç kimse yoktu yaşamda. Canımı acıtmadan beni yere yatırdın ve saçlarımdan öptün. Öyle sevgi dolu bir buseydi ki. Ben tavanı seyrederken sen kolumun üzerinde yatmış halıyı seyrediyordun. Kafamı çevirip profilden gözlerine baktım. Gözlerinde gördüğüm çaresizlik sanki yüreğimim yansımasıydı. "Biz ne yapacağız" diye sordun. Nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Bir kaç dakika öyle suskun durduk. Sonra sen yerden kalktın ve pencereye doğru ilerledin. İşte o an sadece "bilmiyorum" diyebildim. Evden çıkıp taksiye bindik. İkimizde herşeyi unutmak istiyorduk. Olanları bir anlık kabul etmeliydik. Aslında ikimizde bunu yapamayacağımızı biliyorduk. "Hala dostmuyuz?" diye sordun. Elini tutup "Evet" dedim. "Biz her zaman dostuz." O an sana bir kere daha aşık oldum. Gece olup yatağa uzandığımda halimize kahkahalarla güldüm. O gece belki de hayatımın en güzel uykusunu uyudum. Ertesi sabah kalktığımda yüzümü yıkarken aynaya baktım. Yıldızlarım çoktan gitmişti. Gözlerim sanki soruyordu. "Alkışlar kime? Ödül ne?" |